7 Mart 2013 Perşembe

Plzen'de Bira



Fenerbahçe makro düzeyde Türk futbolu adına son derece önemli bir tura çıkacak. Galatasaray-Schalke 04 eşleşmesinde de altını çizdiğim gibi yakın dönem futbol tarihimizin en önemli sınavlarından birisi. Tur itibari ile var olan önem aslında görünenden daha fazla. Belki de bu turları biraz bu yüzden kendi içimde abartıyorumdur fakat buna karşın içinde bulunduğumuz koşullarda Fenerbahçe'nin bir tur daha gitmesi an itibari ile büyük başarı sayılacaktır hatta sayılmak zorundadır.

Mikro düzeyde önem ise Fenerbahçe'nin 3 Temmuz ile başlayan süreçten maddi zarar görmesinin yanında camianın psikolojisinde yaşanan travmanın büyüklüğünü yok edebilme unsuru olabilmenin ilk ayağı olmasından geçiyor. Kulüplerimizin Avrupa'da müzmin başarısız olması neticesinde bu turun geçilmesi ve daha da ileri gidebilme potansiyelinin -görece- varlığı travmatik semptomların üzerine toprak atabilecek nitelikte. Ligde çok yüksek ihtimalle şampiyon olunamayacak olması ve kupanın da tatmin edici değerde olmaması direkt olarak Avrupa Ligi'ne odaklanılması gerektiğinin de bir diğer göstergesi.

Peki Fenerbahçe finale kadar gidebilir mi? Mevcut düzen ve çalkantılar içerisinde imkansıza yakın bir hedef olur. Buna karşın Aykut Kocaman'ın Avrupa'da oynamayı "öğrenmesi" ve garantici futbol kimliğinin bu arenalarda daha işlevsel olma özelliğinden ötürü ufak çapta bir sürpriz neden olmasın diye biraz Polyannacılık da oynamıyor değilim. Sürekli olarak Braga ya da benzer düşüklükteki profile sahip takımların Avrupa Ligi finaline kadar çıkmasından dem vurulup Fenerbahçe (ya da herhangi bir temsilcimiz) neden yapamasın diye sorulan sorular hem sahada hem de yönetim bazında direkt olarak cevap buluyor, defalarca buldu da. Genel olarak belirli kilit çarklıları oturtamamak bu tip başarıların gelmesinin önünde en büyük engel. Uzağa gitmeyip yazıyı da esas konuya bağlayalım.

Rakip Viktoria Plzen'in kadro kalitesi kupadaki diğer takımlara kıyasla daha alt seviye olarak göze çarpıyor. Buna karşın isim yapmamış "kahramanların" varlığı takımı taşıyan ve son birkaç yıldır ufak çapta sükse yapmalarını sağlayan en büyük etmen. Bu kahramanların başında bir dönem Galatasaray'da top koşturmuş Pavel Horvath var. Horvath takımın genel anlamda her şeyi. Yaşının getirdiği fiziksel eksikliği oyun içindeki kumandanlığı ile kapatıyor. Mesafe tanımaksızın adrese teslim yolladığı toplar önemli. Bunun yanında duran toplarda ufak çapta bir Manuel Fernandes havası yaratıyor. Yıllanmış kariyerine rağmen bu takımın en önemli parçası olmasının sebebi de bu saydığım özellikler. Horvath'a eşlik eden Vladimir Darida ise Çekler'in yeni göz bebeği. Orta sahanın ortasında oynayan Darida yandaşı Horvath'ın açıklarını kapayacak dinamizme sahip. Bunun yanı sıra takımın hızlı ataklarının bir numaralı destekleyicisi ve takım içindeki "inceleri" yapan bir diğer isim. Bu ikilinin yanında takımın tamamlayıcı ve en önemli parçaları ise milli takımından tanıdığımız sol bek David Limbersky ve sağ bek Radim Reznik. Geçiş oyununu iyi oynayan ekipte kompakt kapanma esnasında top çıkarmanın işlemini bu ikili gerçekleştiriyor ki Viktoria'nın bu turdaki önemli silahlarının başında bu tip aksiyonlar yer alacaktır.

Birincil isimlerin yanı sıra bir de forvet Bakos ve kalecileri Kozacik gibi işini görünmeden fazlasıyla iyi yapan isimler mevcut. Bakos ile presine başlayıp sahadaki pas kanallarını kontrol eden takım Kozacik'e kadar son derece konsantre bir yapıda sahadaki yerini alıyor. Çekler'in o alışıldık "ısırma" durumu da yerlilerinin varlığı ile takımda vuku bulmuş.

Fenerbahçe'nin en büyük handikapı bu orta sahaya karşı Emre'nin yokluğu. Meireles'in de cezalı olması ile eli daralan Aykut Kocaman'ın rakip orta sahaya nasıl bir reaksiyon göstereceğini merak ediyorum. Turun kaderi de sanırım buradan geçecek. Her ne kadar ufak çapta bir Salih Uçan fanboy'u(!) olsam da bu tur için naçizane bir önerim olacak. O da Mehmet Topuz'un orta üçlüde yer alması. Topal-Topuz-Cristian üçlüsü rakip için zorlu bir dinamizme sahip olabilir. Hele ki Horvath'ın üstüne oynanırsa avantajlı bir skor neden olmasın?

Zor mu? Çok. Tur Çekler'e yakın. Su götürmeyen tek şey var, o da Aykut Kocaman'ın kariyerinin en önemli iki maçına çıkacak olduğu. Biraz daha açık konuşayım. Bir bok bildiğini sanıp sözüm ona duayen medyanın ne küçümsediği kadar küçük ne de Fenerbahçeli olmayan tarafların görmek istediği gibi çok büyük bir takım var karşıda fakat Fenerbahçe'den çok daha komplike ve oturmuş bir takım oldukları kesin.

NOT: Beşiktaş'ın adı sanı duyulmamış Plzen deplasmanında zorlanışı hala aklımda

NOT-2: Rakip teknik direktör Pavel Vrba bu takımın on üçüncü oyuncusu. Saha içine etkisi çok yüksek. Hamle ve karşı hamleleri Aykut Kocaman'ın iyi lanse edebilmesi gerekecek, göreceğiz.

DİP NOT: Plzen(Pilsen)'in biraları ünlüymüş. Cahilliğim tutmuş. İleride uğranması gereken şehirler listesine ekledim. Daha ne şehirler var bende. Yazın buralar durulunca onları da yazalım.

Ufuk Tolga Aldırmaz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...