28 Mart 2013 Perşembe

O beni bağlar ben yine durmam


    Bir de bir diğer kafama takılan konu..Bazı kurumsal iş yerlerinin muhabiri yani çalışanı pek muhterem şahıslar''Burda yazdıklarım, paylaştıklarım sadece kendini bağlar''diye profillerine ibare düşüyor.Lan zaten öyle kimi bağlayacaktı, beni mi bağlayaydı? Birey olmak nedir bilmeyen,özgürce,saygılıca fikir alışverişinde bulunmayı beceremeyen kişilerin yarattığı bu toplumda ne yazık ki insanlar bu gereksiz yazıyı yazmak zorunda kalıyor. Çalıştığın kurumla senin aranda sadece iş ilişkin olmalı..fazlası hapseder dilediğin düşünceyi paylaşmanı engeller ve yazdıkların aslında kendini bile bağlamayacak bir hal alırsın.
Bu durum, günden güne düşünceleri suç teşkil ettirilip,insanların hapislerde çürütüldüğü şu kokuşmuş dünya düzeninde, sosyal medyanın direk insanın egosuna, statü kazanma hırsına oynayan en büyük platformu olan Twitter'da, görüyoruz, bu durumun getirilerini. Düşünmediği,inanmadığı bir değeri bile savunmak zorunda hissediyor,insanlar kendini.Amaç? Takipçiye oynamak,ucuz popülizm. Sen zaten, sahip olduğun takipçi sayısını, bu hayatta kazanılmış bir değer olarak atfettiğin statü olarak görüyorsan, senin zaten bir fikrin yok,o nedenle o ibareyi düşmene de gerek yok. Bu yaşına kadar, birey olmak nedir zaten bilememişsin, fikrini belirtmemişsin,korkutulmuşsun,bastırılmışsın.

Küçük bir kehanet
Günümüzün giderek yalnızlaşan toplumunda sosyal medyanın, insanlara kendini ifade etme şansı vermesinin yanında getiri olarak sunduğu, bir yalnızlaşma,bir içe kapanma da var malumunuz. İnsanların, klavyelerini tuşlayarak ''dokunulmayanlar'' olan Başbakan,devlet adamlarına bile rahatlıkla küfredildiği şu düzende, birbirlerini fikirleri üzerinden kolaylıkla anlamadan dinlemeden yargılaması da kaçınılmaz elbet. Bu giderek büyüyen baskı etkileşimi olarak, yalnızlaşan insanların toplumununda,adeta masturbasyonu olan twitter'da bile kendini ifade edemeyecek hale ''gelebilme ihtimali'', daha öfkeli bir toplumu doğurabilir. Kısaca nasıl mı? İnsanlar yalnız,hayat zor,ekonomik sorunlar,geçinme kaygısı,yoz ilişkiler. Bunların hepsinin nefretini kustuğun bir mecra var diyelim,adı da Mahmut. Ve buradan keyif alıyorsun,gel zaman git zaman burası da bitti senin için,tadı kalmadı,aynı baskılar,aynı yafta,yargılama orada da var. Dökemiyorsun içini,gözünden akan yaşlar,ağlama duvarın olan bu platforma sekiyor,sana geri geliyor. Sonuç: Çok kıssadan hisse, kehanet yapıyorum,aldırmayın,zira kendi masturbasyonum bu,bir temeli yok,yazmak için yazdım. Neyse,sonuç: Kusulamayan her öfke içinde patlar.Başka bir deyişle; Sustukların büyür içinde.

Çok kızmış olsam da Alex De Souza bizlere birey olmak nedir çok iyi göstermişti aslında.Beğenmediği tasvip etmediği tüm durumları paylaştı dile getirdi ve işinden oldu..Kovulmayalım işimizden olmayalım diye fikirlerimizi beyan etmekten ödün vermeye devam ettikçe , yutkunarak kuracağımız ''bence bana göre''diye başladığımız cümlelerin sayısının artması kaçnılmaz olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...